İklim değişikliğinden etkilenen bir dünyada, ütopik bir toplum hayatı ve ebeveynlik değerlendirmelerini en uygun hale getiriyor. Başarılı bir çift, çocuk sahibi olma uygunlukları için bir değerlendiricinin yedi gün süren sorgusuna maruz kalıyor.
Süre
114 dakika
İzlenme
12,980 izlenme
Türler
Kategori
Guzel film iyi oynamislar
The Assessment, minimalist anlatımıyla az konuşup çok şey söyleyen bir bilimkurgu dramı. Kariyerinin en ilginç seçimlerinden birini yapan Alicia Vikander, duygusal sınırları sonuna kadar zorlayan bir dünyada, insan kalabilmenin inceliklerini başarıyla perdeye taşıyor. Film, distopik bir gelecekte geçiyor. Sistem, bireylerin duygusal uyumluluğunu ve yaşama değerlerini “ölçüm” adı verilen süreçlerle değerlendiriyor. Bu dünya çok tanıdık ama bir o kadar da yabancı. Yönetmen (filmdeki isme göre özelleştirilebilir) izleyiciyi klostrofobik bir atmosfere hapsetmekten çekinmiyor, ancak bunu abartıya kaçmadan, neredeyse teatral bir sadelikle yapıyor. Renk paleti, ışık kullanımı ve kamera tercihleri, karakterlerin iç dünyasını yansıtmada oldukça etkili. Alicia Vikander, duygusal derinliğiyle filmin omurgasını oluşturuyor. Sessizliklerde bile çok şey anlatabiliyor; gözleriyle konuşuyor, seyirciyle bağ kuruyor. Ne yazık ki aynı şey Elizabeth Olsen için söylenemiyor. Normalde oldukça yetenekli bir oyuncu olan Olsen, bu kez karakterinin içsel çatışmalarını izleyiciye geçirmekte yetersiz kalıyor. Özellikle duygusal kırılma anlarında yüzeysel kalan tepkileri, filmin genel derinliğiyle uyumsuz bir izlenim yaratıyor. Onun canlandırdığı karakterin varoluşsal sorguları inandırıcı olmaktan çok yapay ve ezberlenmiş hissi veriyor. Olsen sanki rolüne inanmıyor da sadece iyi görünmeye çalışıyor gibi… Bu da seyirciyle arasına görünmez bir mesafe koyuyor. Yine de The Assessment, içerdiği felsefi katmanlar, sade ama çarpıcı dünyası ve düşündürücü finaliyle izlenmeye kesinlikle değer. Sistem-insan çatışmasını günümüz dünyasına bir ayna olarak sunarken, bunu seyircinin zihnine kazınacak sahnelerle yapıyor. Filmin bazı anları, düşündürmekten çok hissettirmeyi başarıyor — bu da bilimkurgunun nadiren yakalayabildiği bir meziyet. 🔍 The Assessment, insan ruhunun algoritmalarla ölçülmeye çalışıldığı bir çağda, hissetmenin ne kadar devrimci bir eylem olabileceğini hatırlatıyor. Elizabeth Olsen’in donuk performansına rağmen, film bütün olarak izleyiciye derin ve unutulmaz bir deneyim sunuyor.
Filmi izledim.kritiğiniz tam filmi ve anlatmak istediğini açıklamış.yorumunuza sağlık.
Izledim ama tavsiye etmiyorum :)))
Keşke izlemeyip tasviye etseydin.
ilk basta anlasilmiyor biraz sabredip karirirsaniz guzel bir film sublimeyal mesajlar var..tavsiye ederim
Ya ne balli zenciler var..biz 1 beyaz hatun bulamiyoz, adam ikisini goturdu
Çok güzel bir film, bilimkurgu ağırlığından ziyade psikolojik ögeler daha hakim filme, amaç sizi allak bullak edip uyanmanız için sert bir tokat atmak, iklim krizleri, gıdaya erişim, eğitim kalitesi, hukuksuz ve adaletsiz kısacası post apokaliptik (kıyamet sonrası) bir dünyayı hazırlıyoruz tüm insanlar el ele vererek, bu hazırladığımız dünyaya bir bakteri gibi üreyerek daha fazla mı zarar vereceğiz, yoksa durup her sorunu insanı kamil bir bakış açısıyla düzelttikten ve hayatın kıymetini anlayarak mı yaşayacağız... Seyredilesi ve üzerinde düşünülmesi gereken bir film.
olayın gruba bağlanması an meselesi.
Bir güç zehirlenmesi yaşıyor insanlık. Kocaman gezegeni oyun sahası haline getirmiş durumda. Gerçek güç sürdürülebilir bir yaşam inşa etmektir. Kolaycılık sadece kısa vadede işe yarar. Sonucu ise hep kıyametle sonuçlanır. Oysa cennete giden tüm yollar uçurumlarla doludur. Para ve mutluluğu temel alan türlerin yaşamı sabun köpüğü anlık ve kısadır. Yaşamın temeli zararsız ve sürdürülebilir olmalı. Tüm diğer türlerin yaşamını da en az kendimizin ki kadar eşit ve kutsal olarak görmeliyiz. Yoksa göreceğimiz tek sonuç bu filmdeki gibi olur.
bırak diğer türleri kendi türünden kendi inancı veya görüşünde olmayana yaşamayı hak görmüyor insanlık, başka türlere saygı sevgi hep lafta, kendi ırkımızla olan 'savaş' bitmeden diğer canlılarla barış yapabileceğimizi düşünmüyorum. O da anca ütopik filmlerde
çok iyi
Tamamıyla hüsran. İnanmayan izlesin
Üstadım ben hiç beğenmedim. Yani bana hitap etmedi
İzlemiicem ama size inandığımdan değil hocam.